Efsane Müzikalde Nerede miydi Yerimiz?

wwry-emny01

Efsane Müzikalde Nerede miydi Yerimiz?

Tarih 12 Mayıs 2013… Saat 20.00. Yurt dışında okuyan biraderimle Ülker Sports Arena, VIP giriş kapısındayız. Lacivert mavisi gökyüzünün altında ışıklandırmaları ile parıldayan oditoryumdan dışarıya tanıdık melodilerin süzüldüğüne an be an şahitlik ediyoruz. On metre kadar uzağımızda yer alan ana giriş kapısında sıra bekleyen insanlar ise şimdiden havaya girmiş, müzikler eşliğinde kafaları ile ritim tutuyorlar… Bizim bulunduğumuz noktada ise hayat oldukça sakin… Sıra beklemek gibi bir derdimiz yok ve ister istemez bu ayrıcalık sizi özel hissettiriyor 🙂 Ayrıca, merak içerisindeyiz çünkü daha önce hiç canlı bir müzikal performans görmedik… Uyanmak istemediğimiz bir rüya olabilir mi bu?

-          Merhaba, “WWRY” Son gösterimine hoş geldiniz, kimlikleriniz lütfen,

-          Elbette

-     İşte, davetiyeniz Emrah Bey…  Locanız, yürüyen merdivenleri takiben sağ üst koridorda. Ara verildiğinde üst kattaki size özel ikramlardan istifade edebilirsiniz. İyi seyirler!

***

“We Will Rock You” isimli müthiş QUEEN eserini bilmeyeniniz sanırım ki yoktur. Peki, buna ithafen düzenlenmiş bir müzikalden haberdar mıydınız? Londra çıkışlı ve Ben Elton imzalı müzikal, yaklaşık 10 yılı aşkın bir süredir mütemadiyen sahneleniyor. Hatta dil öğrenimi sebebi ile Londra’da ikamet ettiğim dönemde, esere ev sahipliği yapan The Dominion Theatre’in önünden pek çok kez geçmişliğim, billboardlarda tanıtımlarını görmüşlüğüm de vardır, bu muhteşem etkinliğin… Tottemham Court Metro istasyonunun hemen karşısında bulunan tiyatronun giriş kapısının üzerinde duran ve 6 m büyüklüğündeki “Freddie Mercury” heykeli ise dikkat çekecek kadar ihtişamlıdır. Öyle ki, ne zaman o kırmızı Londra otobüslerine binip ikinci katında caddeyi seyre dalsam, Freddie’nin meşhur sahne duruşuyla hayat bulmuş o heykel sayesinde hep aklımdan geçmiştir bir gün, tiyatronun o koltuklarda oturmak ve bu eşsiz gösteriyi izlemek…

Takip edenlerin bildiği üzere, Queen’e ait en iyi 24 eserin ustalıkla harmanlanıp sahne performansları içerisinde serpiştirilmesi ile hayat bulan gösterinin Avrupa Turnesi kapsamında yer alan Türkiye ayağını BKM üstlenmişti. En iyi müzikal dalında pek çok ödülü de müzelerine götüren ve daha önce 17 ayrı ülkede bulunan grup 2-12 Mayıs tarihleri arasında ise Ülker Sports Arena’da sahne aldı. Ve biz de oradaydık… 🙂

Açık konuşayım, ben pek Rock sever bir adam değilim, Queen fanatiği ise hiç değilim. Hatta muhtemelen “We Will Rock You” ve de “We’re the Champions” şarkıları dışında başkaca bir eserleri de yoktur bildiğim… E ne işim vardı peki benim Arenadaki bu şovda derseniz, kısaca şansım vardı diyebilirim 🙂 03.05.2013’te bir iletişim firmasının düzenlediği çevrimiçi bir yarışmaya katıldım. 2008 Eurocup döneminde sms çekilişi ile bir içecek firmasından kazandığım logolu gri futbol topunu saymazsak, hayatında herhangi bir organizasyondan veyahut etkinlikten bir toplu iğne dahi kazanamamış olan ben, ya tutarsa diye cevapladığım bir soru neticesinde ilk 30 kişi arasına girerek “2 kişilik VIP” davetiye kazandım. Soru da şuydu “Wembley Stadı” nerededir? Kim bilirdi ki Londra’ya inerken sadece uçuş esnasında gördüğüm stad bana yıllar sonra böyle bir fırsat sunsun 🙂 Tesadüf müydü şimdi bu?

Arena’ya herhangi bir şekilde İstanbul dışından ulaşmak isteyen okurlar için de bu vesileyle basit bir destinasyon tarifi yapmakta fayda görüyorum. Beklenen gün geldiğinde, Çorlu’dan binmiş olduğumuz otobüs ile Anadolu yakasında yer alan Koşuyolu Tesislerinde inerek, ilk bulduğumuz minübüse atlayıp şoförden bizi Arenaya yakın bir yerde bırakmasını istedik… Yaklaşık otuz dakika kadar sonra ise Batı Ataşehirdeydik… Yani varışımız sandığımızdan daha da kolay oldu.

Arena, Batı Ataşehir’de yer alan Fenerbahçe SK’ya ait bir kapalı spor kompleksi… Kurulduğu günden beri WWRY gibi pek çok organizasyon ve konsere ev sahipliği yapmış… Son derece modern bir mimariye sahip olan yapının sağında solunda yer alan dev gökdelenler tıpkı bilimkurgu filmlerinden fırlamış gibi 🙂 Yani, böylesi bir kompleksin inşası için neden Ataşehir’in seçilmiş olduğunu anlamakta pek zorluk yaşamadık… İnanın 10-15 sene kadar önce bu gökdelenlerin pek çoğunun birer gecekondu mahallesi olduğunu algılamakta zorlanıyor insan… Merkez bankası İstanbul Şubesiyle birlikte pek çok kamu bankasının da henüz inşaatı devam eden finans merkezine taşınacağı haberlerini devlet büyüklerimizin demeçlerinde pek çok defa işitmişsinizdir. 2016 yılından itibaren projenin tamamlanmasına müteakip bir nevi küçük Manhattan statüsüne ulaşacak olan yerleşim bölgesindeki konutların astronomik boyutlarda değerleneceği ise çok açık… Ama artan nüfus ile birlikte o daracık sokakların bu trafik yükünü nasıl kaldıracağını da merak etmiyor değilim hani… Bu planlamayı yapanlara hiç NYC’yi gördünüz mü acaba diyesim geliyor içimden…

Ataşehir’de zaman geçirebileceğiniz üç AVM bulunuyor. Arena’ya yakınlığı sebebi ile biz gösteri saatine kadar Palladium’u tercih ettik… Nişantaşı’nın o snob havası ne ise buralarda da o duyguyu yaşamanız çok olası… Karnımızı doyurmak gayesiyle üst kata çıktık ve bir yandan da bulunduğumuz terastan AVM’nin bahçesini izlemeye başladık… AVM’nin otoparkı adeta lüks oto galerisi gibiydi… Takım elbiseli ve döpiyesli bir güruhun ellerindeki karton kahve bardaklarıyla otoparkın çimli bahçesinde, geleni geçeni seyrediyor olması, bize cesaret verdi ve aynısını biz niye yapmıyoruz dedik? Uğradık, meşhur kahve zincirine, aldık karton kupalarımızı çıktık dışarıya… Kahvelerimizi yudumlarken hangi İtalyan aygırının daha iyi olduğu konusunda bir geyik çevirdik kardeşimle… Amblemi boğa ve kapısı yukarıdan açılan metalik turuncu mu yoksa logosu şahlanmış at olan kırmızı mı olurdu tercihimiz 🙂 Kısacası, milyon dolarlık araçların korteje çıkmış misali arz-ı endam ettiği park slotları bizi bizden aldı. Valelere teslim edilen kimi oyuncaklara istemeden de olsa pati yaptırılması ise kendimizi bir ara drift-showlarında hissetmemizi sağladı 🙂 Baktık ki, kalbimiz bu eğlenceye dayanamayacak asıl hedefimiz Arenaya doğru yola çıktık…

Vip kapısında her şey çok rahattı. Sıra beklemek diye bir şey zaten söz konusu bile değildi. Güleryüzle karşılandık ve özel kontrol noktasından geçerek hızlıca locamıza çıktık… Dev bir sahne… Yerimiz ise Reji’nin hemen arkasındaki ön trübünlerdi. Sahneye ne çok uzak ne de çok yakındık, tam izlenecek yerdi diyebilirim. Görsel efektlerin dibine vurdukları çok açıktı zaten de bizi en çok şaşırtan İngilizcesi yeterli olmayanlar için düşünülmüş olan “yanyazı” hizmetleri oldu :p Açıkçası düşünce ne kadar iyiyse de pratiği o derece kötü idi… Konuşmaların Türkçesi sahnenin her iki yanına da yansıtılmaktaydı ama görme açısı ile doğru orantılı olamayacağı için okumak adına kafanızı sahneden uzaklaştırmanız gerekiyordu. Biz bunun gösteriyi izletmeme adına yapılmış bir komplo olduğunu düşündük 🙂

Eminim ki, bu şovu anavatanında izlemek daha bir başka olurdu. Londra’nın ruhundan mıdır halkından mıdır bilemeyeceğim ama yerinde izleyenlerin anlattıkları doğru ise şayet; ben böylesi özel bir şovun seyirci tarafının pek bir ruhsuz olduğunu düşündüm, en azından bizim bulunduğumuz gösteri için… Bana göre ister konser olsun, isterse sergilenen başkaca bir canlı performans olsun iki ayağında senkronize gitmesi gerekirdi. Hatta bize göre oraya ne amaçla gittiğini kavrayamamış insanlar dahi bulunmaktaydı. Eğlenmek için mi yoksa birileriyle atışmak için mi gittiğini anlayamadığımız bu vatandaşların cebinden para çıkarıp loca bileti satın almış olmaları ne yazık ki, seyir olgunluğuna ulaşamadıkları gerçeğini değiştirmiyordu.

Aynı gün icra edilen 14:30 gösterimine dair soruyu bildiğim halde kazanamadığım için uzak yoldan gelmiş olmamız hasebi ile konaklama sıkıntımız vardı.  Hal böyle olunca, genel anlamı ile beğendiğimiz ancak hem geç saatlerde araç sıkıntısı yaşayacağımızı düşünerek hem de geceyi geçireceğimiz yakınlarımızı daha fazla bekletmeme adına epey erken ayrıldığımız bir gösteri oldu WWRY… Dolayısıyla gösteriye doyamadık ve sırf bu yüzden bu güzide performansı allah nasip eder ise en kısa zamanda Londra’da izleme kararı aldık, gecenin karanlığında kalacağımız yere doğru taksi ile ağır ağır ilerlerken… Kimbilir belki de bu kazanmış olduğum gösteri gerçekten bir işaretti ve seneler önce Londra’da dilemiş olduğum dileğim için bu sadece bir demonstrayon idi 🙂 Yoksa londra beni mi çağırıyor gene?

Öyle değil mi bro’ ? 🙂

Bir Cevap Yazın

Follow @emrahbayildiran