Eğitimde, Mentorluk Nasıl Yadsınabilir ki?

Öğretmen Olmak

Hayat ne tuhaf!

Yazın başında acaba, herhangi bir üniversitenin Pedagojik Formasyon programına yerleşebilecek miyim diye sorduğum o sorular,

daha şimdiden yerini

eğer Öğretmenlik Mesleğini Devlet kurumlarında ifa etmeyi tercih edersem,

atanabilir miyim sorusuna bıraktı!

-eee,  iş formasyon almakla bitmiyor tabii…

bu işin Kpss’si var! Ataması var!

yani Var allah var!

***

Böyle derin düşüncelere dalmamın bir nedeni de var elbet:

Doğan Cüceloğlu ile İrfan Erdoğan‘ın kaleme aldığı “Öğretmen Olmak” adlı kitap…

Son iki gündür tabir-i caizse onunla yatıp onunla kalkıyor ve Öğretmen Olmak ile Öğretmenlik yapmak ne demektir

anlamaya çalışıyorum.

Kah Aristo oluyor Öğretmeyi tanımlıyorum.

“İnsan sevmediği bir kimseden öğrenemez”

diyor bir de üstüne

-Öyle ise Öğretmen olmanın altın kuralı kendini sevdirmektir.

şeklinde bir yorum getiriyorum.

Kah Durkheim oluyor, Eğitimi tanımlıyorum.

Eğitim, yetişmiş kuşağın birikimlerinin yetişmekte olan kuşağa yöntemli bir şekilde aktarılmasıdır

ve sonra bir de kendime soruyorum :

Öyle değil mi gerçekten? Pek de haksız sayılmazlar hani…

Bir de öğrenme meselesi var tabii:

O zaman da “Hüseyin Hüsnü Cırıtlıya” kulak verip

“Öğrenme; öğretenin değil öğrenenin yapımıdır”

demek geliyor içimden!

***

Ben bunları sorup dururken bir baktım ki Kitap, bitti!

O esnada Tv’yi açtım. Tesadüf bu ya!

Birden karşıma geldi…

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayında Öğretmenlere hitap ediyordu.

kendimi Sn. Cumhurbaşkanımızın Öğretmenler adına verdiği resepsiyonu pür dikkat dinlerken yakaladım!

İnanır mısınız o konuşurken heyecanla beklediğim

aklımdaki sorular da belli hani:

-Bu sene bitmeden kaç öğretmen daha atabilecek acaba? yada atanabilecek mi?

-Seneye kaç öğretmen atanır?

vs…

Algıda seçicilik dedikleri bu olsa gerek!

***

Konuşma devam ederken TV’yi sessize aldım ve ben de sessizliğe büründüm…

Sordum kendime:

Niye Öğretmen olmak istiyordum ki ben?

Hani hayatımdaki neredeyse hiçbir dönemde herhangi bir topluluğa karşı evet budur diyebileceğim bir sunumum yada duruşum olmadı ki !

Topluluk önünde de hiç konuşmadım üstelik!

Yoksa konuştum mu?

Cezayir‘deki otoyol şantiyesinde çalışırken:

Hintli, Filipinli, Cezayirli, bir de Japonlardan oluşan bir grubun önünde Proje Müdürümün Türkçe dediklerini İngilizce lisanında aktarıyordum ama

o sayılır mı ki?

Ha bir de, ortaokulda iken bir piyes yazmış ve oynamıştım: TURNİKE

Ben çakma Güner Ümit olmuştum. Hatta seçtiğim hosteslerden biri yarışmacı başka bir cevap vermesine rağmen, cevap oymuş gibi arz-ı endam etmişti… Ben hayır sen değilsin içeri girmen gerekiyor artık gibi şebeklikler yaparken, o bir türlü anlamamıştı… Yaklaşık 200 civarında Seyirci ise bunu oyuna yedirilmiş bir kurgu olarak algılamış ve ciddi eğlenmişti… Çok iyi bir alkış almıştım…

ya bu sayılır mıydı?

Nelerden bahsediyorum ben!

***

Niye mi anlattım bunları?

Bana kalırsa Öğretmen olmak demek, biraz da toplumun önünde olacak kadar cesaretli olabilmektir çünkü…

İrfan Erdoğan

İrfan hoca diyor ki:

Öğretmen olmak, öğretmenlik yapmayı aşmak demektir.

Peki insan kendini nasıl Aşar?

Görünerek! Birilerinin hayatında Tanık olarak!

 

 

 

Unutulmayan Öğretmenlerin tam olarak yaptığı şey de bu değil midir zaten?

Bakın Doğan hoca bu konuda nasıl bir tespit yapmış!

Bir öğretmenin, mesleki yaşamının en önemli işlevi, öğrencilerin yaşamında güçlü bir tanık olarak yer alması ve öyle kalabilmesidir.

O zaman, İnsanın varoluşuna da bu söylem üzerinden bakabiliriz sanırım.

Yani diyebiliriz ki:

Bir kişinin psikolojik ve sosyal olarak var olabilmesi; bir insanın, insan olarak toplum içinde yaşamına devam edebilmesi için, tanıklığa yani görünür olmaya ihtiyacı vardır!

İşte, bu soruların yanıtlarını ararken aslında kendi hayatımdan hareket ettim biraz.

Evet, herhangi bir topluluk önünde herhangi bir sunum gerçekleştirmedim, ya da bizzati konuşma eylemine girişmedim/-emedim.

Ancak,

Tercüman kimliğimle şantiye’deki işçilerin önündeydim. Hazırlayıp sunuculuğunu üstlendiğim yarışma skecinde bir sunucu duruşu sergilemiştim.

Yani ben bu insanların hayatında çeşitli rollerimle var olmuştum. Onlar bana tanıklık etmişti!

***

Peki, öğrencileriniz size tanıklık etmez ise ne olur?

Doğan Cüceloğlu

Doğan Cüceloğlu‘nun ifade ettiği gibi:

Silinir, gidersiniz. Ne siz onları Ne de onlar sizi hatırlar!

Hayatta böyle değil miydi zaten?

Bir yazımda değinmiştim,

Ne diyordu Semih Yalman ? :

Hayatta ne olursanız olun bir Hikayeniz olsun

Çünkü İnsanlar sadece bir hikayesi olanları hatırlar!

Haksız mıydı? Siz Tanık olmadığınız bir durumu, bir kişiyi hatırlar mısınız?

***

Demek ki hatırlanmak gerek!

Hatırlanır olmak için ise Öğretmenlik yapmak değil Öğretmen Olmak, gerek! Mentor olmak gerek!

Mentor olmak ne demek?

Hayat boyu yol gösteren olan demek! Yani hoca olmak demek!

***

Tv Açıktı. Resepsiyon konuşması devam ediyordu.

Tam kapatacaktım ki:

Erdoğan:

Öğretmen sadece öğretmez, kendisine verilen ders kitaplarını Milli Eğitim müfredatını öğrencilerine aktarmaz, öğretmen aynı zamanda öğrenciye değer aktarır.

Yani Öğretmenlik yapmayı değil Öğretmen olmayı tarif ediyordu aslında!

Aslında demekteydi ki :

“Evet Öğretmen bir Mentordur

İstanbul Üniversitesi /  Pedagojik Formasyon / Doç. Dr. Coşkun Küçüktepe

***

Bilir misiniz bilmem, Gandhi‘nin değerler üzerine bir söylemi var:

der ki:

Alışkanlıklarınız, değerleriniz olur.

Değerleriniz olumlu olsun,

Çünkü değerleriniz kaderiniz olur!

Konumuzla bağdaştırdığımızda meali şu olsa gerek:

Bir kişinin sahip olduğu değerler,

O insanın kaderi olabiliyorsa; Bir öğretmenin sahip olduğu değerler de bir Ulusun geleceğini etkileyebilecektir.

Ancak;

Bunu sadece öğretmenlere adamak eksik kalır diye düşünüyorum.

O yüzden diyorum ki:

Mesleğiniz ne olursa olsun, Öğretmenlik yapmaz da Öğretmen olursanız,

Sizden öğreneceklere, yol göstermiş ve bir değerler sistemini aktarmış olursunuz.

Öğretmenlik yapan değil, gerçekten Öğretmen Olan bir kişi

adeta bir Mentor, bir Yaşam Koçu olmaz mı?

E o zaman söyleyin şimdi:

Eğitimin özündeki Mentorluk olgusu Nasıl Yadsınabilir ki?

 Emrah BAYILDIRAN

*** *** ***


  • Bu yazımı
  • Eğitim hayatımın yegane destekçisi Anneme Adıyorum
  • O olmasaydı, belki de bugün formasyon alıyor olamazdım.
  • Benim Mentorum Annemdir!

P.s: 23 Ekim 2014 tarihinde “Halkla İlişkiler ve Organizasyon Hizmetleri” branşında İstanbul Üniversitesi H. Ali Yücel Eğitim Fakültesinden formasyon almaya hak kazandım. (Asil Liste Sıra:6) 26 Ekim 2014’te Yıllardır hayalini kurduğum Formasyon eğitimine kayıt yaptırdım.

Formasyon almamdaki ana sebep, buradan edineceğim kazanımları profesyonel iş hayatına adapte etmektir. Açıkçası ben bu Eğitimi bir Kişisel Gelişim programı olarak görüyorum. İleride Devlet kurumlarında bu mesleği icra etme olanağım olur mu bilinmez, ama, mesleki kariyerim boyunca bir yönüm ile daima Eğitim alanının bir köşesinde olacağım kesin!

Hayat bana ne gösterirse göstersin,

Öğretmenlik yapmaya çalışmak yerine Öğretmen olacağıma da söz veriyorum.

Dilerim Öğretmenlik mesleğini icra etmek yolunda en önemli basamaklardan biri olan Pedagojik Formasyon Eğitimine; bu yüce mesleğe gönül veren herkes sahip olur.

Cenab-ı Hak Yar ve Yardımcınız olsun.

10 Responses to Eğitimde, Mentorluk Nasıl Yadsınabilir ki?

  1. TT diyor ki:

    Tüm mentor olacaklarin feyz alacaklari bir yazi olmus cok degerli bilim insanlarin düsünürlerin filozoflarin savascilarin dedikleri yazdiklarini da yazinda icermen isabet olmus. Bencede ögretmen ayni zamanda ögretirken ögrenendir eger derseki benim bildiklerim bu kadardir baskada bilgi yoktur yanilgi olur. Ögrenerek ögretmek önemli aktarmakta bilinc seviyesini acar…

  2. Esra diyor ki:

    Öncelikle kalemine sağlık… Değerli hocalarımızın bu kitabını okuduğumda, bende kendimi bu anlamda sorguladım ve o kadar içten yazmışsın ki okurken kendi düşüncelerimi ifade etmiş gibi hissettim. Okuyan çoğu kişiye de tercüman olacağını düşünüyorum başarılar…

  3. Doğan diyor ki:

    Her öğretmen adayının sorgulaması ve düşünmesi gereken şeyler. Elinize sağlık çok iyi analiz edilmiş…

  4. Hasan Fikri Bilgic diyor ki:

    Öncelikle formasyon alabilmek için yaz başından bu yana verdigimiz mucadeleyi anlatan ozetleyen bu yazini cok begendigimi belirtmek istiyorum.
    Ayri yerlerde ayri universitelerde formasyon alsak bile formasyon bizim icin bir baslangicti ogretmen olabilmenin ilk adimiydi.
    İstanbul Universitesinde formasyon alabilmek bir ayricalik bana gore… Atandığında çok iyi bir ogretmen olacagindan hic suphem yok! Yolun acik olsun yol arkadasim…

  5. cansum diyor ki:

    İçimizde var olan şeyleri yazıya dökmüşsün. Hepimizin hissettiği duygular. Kalemine sağlık çok güzel analiz etmişsin..Başarılar.

  6. emny diyor ki:

    İrfan Erdoğan :

  7. esma diyor ki:

    emrah hocam yuregine sağlık bende İÜ formasyon alıyorum benim duygularıma da tercüman olmuşsun çok güzel

  8. Gökçe diyor ki:

    Paylaşılan resimde benim defterim ve notlarım çıkmış. Artık yazmak farz oldu anlayacagın :) Kalemine sağlık arkadaşım.

  9. Buğse diyor ki:

    Hocam tespitler evet güzel,nokta atislari oldukca basarili ancak; ben eğitim sistemindeki sorunlarin cok daha derinlerde oldugunu dusunuyorum ve ogretmen olmak bile yetmiyor sorunlari cozmek icin bir sure sonra,oyle engeller cikiyor ki size neyi nasil ogreteceginize dair baskilar uygulaniyor butun bunlar olurken sanirim en zoru basaracagiz biz bu cagin,donemin ogretmenleri adaylari olarak….

  10. Ancak okuyabildim ama aklına ve kalemine sağlık arkadaşım… Aynen devam :)

Bir Cevap Yazın

Follow @emrahbayildiran