Esaret midir Niyetiniz? Yetişin!

Dilimizde bir uçuk çıkınca ne kadar da zor konuşuyoruz öyle değil mi? Neyse ki en azından konuşabiliyoruz.

Allah muhafaza ama… Hiç düşündünüz mü? Ya konuşma yeteneğiniz olmasaydı?  işitme ve konuşma engelli olsaydınız? İşaret dili de olmasaydı… İletişimsiz kalsa idiniz?

Sapasağlam olarak bir adada mahsur kalsaydınız mesela… Duymanızda konuşmanızda bir sıkıntı da olmasaydı bu defa… Kalır mıydı önemi konuşmanın ya da duymanın? Birileriyle iletişim kuramadıktan sonra ?

İletişimden mahrum kalsaydınız, günler, haftalar ve aylarca…. Kimse ile konuşamasaydınız… Ne olabilirdi verebileceğiniz en ağır tepki, böylesi bir durumda ? Başlar mıydınız  kendi sesiniz sizi kesmeyince, hayali bir karakter yaratıp onunla konuşmaya??? 

****

Tom Hanks’ın “Cast Away/Yeni Hayat” filmini hatırladınız mı?

Bir voleybol topu ile olan yakınlığını ve adadan bir sal ile kaçarken Wilson isimli o topu kaybettiğinde yaşadığı dramayı???

Gülerken onunla güldüğünü, sinirlendiği zaman onunla sinirlendiğini hatırladınız mı?

Arkadaşlık kurduğu o topla, konuştuğu dertleştiği sahneler canlandı mı zihninizde, yeniden?

Wilson - Cast Away

Hanks,  bir kaza sonucu adaya düşer… Uçak enkazında bir top bulur ve ona kendi kanından yüz göz ifadesi çizer… Adada geçirdiği günler boyunca da yanından bir an olsun ayırmaz…

Ta ki adadan bir sal eşliğinde kaçana dek… Okyanusta fırtına olur ve hep onunla konuşur,

Merak etme “Wilson” - Kurtulacağız!

Bakar ki, sabaha karşı Wilson yok! Salın az ilerisinde okyanusta sürüklenmektedir Wilson…

Kurtarmaya çalışır ama başaramaz…

Şu replik ise asla unutulmaz:

- I am Sorry Wilson, Sorrryyy!!!

***

İletişimsiz kalabilir mi İnsan?

Bir bebek dünyaya gözlerini açtığında verdiği ilk tepki ağlamak değil midir?

Ağlarken aslında bebek… İletişim kurmak istemez mi?

O zaman doğuştan ölüme kadar bizi yalnız bırakmayan; su gibi, yemek yeme gibi fizyolojik bir ihtiyaç…  Değil midir iletişim?

***

Önce yazının icadı… Sonra teknolojinin gelişimi ile her bir yanımızı saran Medya Ağı…

Hatta artık yepyeni bir lisanı olan sosyal medya!

Şekil değiştirse de iletişim dünden bugüne….

İhtiyaç duymaz mı insan haber almaya ve bilgilenmeye???

***

Peki daha açık ifade ile nedir iletişim?

Bir düşüncenin, bir duygunun, bir diğer kişiye jestler, mimikler yahut konuşma yoluyla aktarımı değil midir?

Peki ya Kitlesel İletişim?

Basın,radyo,televizyon gibi bildirişim araç ve gereçlerinden yararlanarak bir çok kişiye aktarılmasıdır, öyle değil mi?

BM - İnsan Hakları

İletişim kurabilmek nedir öyleyse?

İfadenin özgürlüğüdür. Ve İfade Özgürlüğü Birleşmiş Milletler tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‘nde ilan edilen, birçok demokratik ülke tarafından kabul edilen bir haktır…

Demokrasinin en önemli kriterlerinden biri de iletişimin niteliğinden doğan haber alma hürriyetidir.

TC Anayasası 22. Madde Açıkça der ki:

“Kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadikça; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğe dokunulamaz.”

***

İletişim ve Haber Alma hürriyetini ilke benimsemiş bir ülkeyiz Prensip olarak…

Ancak ironiye bakın ki, tarihimiz basına getirilen sınırlamalar ile dolu…

4 Mart 1925 Takrir-i Sükun kanunundan günümüze basın özgürlüğü hususunda adeta mehteran takımı gibi hareket etmişiz… Bir ileri iki geri!

En son, Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, 2014 Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Türkiye’yi, 180 ülke içerisinde 154. sırada göstermiş…

***

Malumunuzdur, Sn. Abdullah Gül, iletişimin sınırlarının belirlenmesine yönelik bir yasaya onay verdi geçtiğimiz günlerde…

Pek çok akademisyen ve devlet adamı da sormaya başladı haliyle:

Yeni internet yasası Evrensel Hak ve Özgürlüklere aykırı mı değil mi?

Acaba İletişim Özgürlüğüm kısıtlanıyor mu? Sansür mü geliyor?

***

ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House‘un raporlarına göre Türkiye, interneti kısmen özgür bırakan ülkeler arasında… Endişe ise giderek sertleşen düzenlemeler ile Türkiye’nin bir Çin, bir İran’a dönüşmesi…

Sansür mü Geliyor?

Öyle ki Sn. Cumhurbaşkanının onay verdiği yasa bu hali ile resmen uygulanmaya başlar ise internetteki herhangi bir içeriğin yargı kararına gerek duyulmaksızın sadece 4 saat içerisinde re-sen kaldırılması gündemde… Bu da Türkiye’nin daha önce altına imzasını attığı pek çok uluslar arası normlara aykırı bir durum oluşturmakta… Uluslararası camiadan yasaya yönelik tepkiler gelmeye başladı bile…

Hakim görüş yasanın bu haliyle uygulanmasının sınırsız Sansüre yol açacağı yönünde… Yasanın açıkça İnsan Hakları Beyannamesi vb. pek çok kritere ters düştüğü özellikle vurgulanıyor… Türkiye’ye ne gibi yaptırımlar uygulabileceği tartışılıyor!

Yasaya Tepki sadece yurt dışından gelmiyor!

Örneğin, Radikal gazetesi bu ciddi duruma dikkat çekmek üzere kendi haber içeriklerini 19 şubatta başlattığı kampanya akabinde oto-sansür uygulayarak kaldırmaya başladı.(#4Saat)

İnternetteki pek çok sitede haber yazılarının üzerine çizgi çekerek demokratik tepkisini ortaya koyuyor!

Yasanın onayının ardından en ilginç tepki ise twitter takipçilerinden geldi 18 Şubat öncesi 4.390.000 civarında bulunan Sn. Gül’ün takipçi sayısı an itibari ile 125.000 azalmış durumda.

İnsan Kaynakları Uzmanı Sn. İpek Aral Kişioğlu öncüğündeki İK bloggerları’da bir özgürlük manifestosu yayınladı geçtiğimiz günlerde… #karşıyız hastag’ı ile başlayan kampanya ses getirdi ve Tv ekranlarında da kendine yer buldu… Tuluhan Tekelioğlu bu hareketin ayrıntılarını önceki gün kendi programında özel bir içerikle tartışmaya açtı.! İfade özgürlüğümüz mü kısıtlanıyor sorusuna yanıt aradı!


***

Gerek iç gerekse dış tepkilerden anlaşılıyor ki… ilgili yasanın istibdat dönemlerindeki o karanlık günleri yeniden yaşatacağına dair kaygılar tükenmek bilmiyor!

Üstelik hiç kuşku yok ki! İletişimin üzerindeki engeller veyahut şüpheler 21. YY Türkiye’sinin demokratik imajına da yakışmıyor!

Türkiye’deki ortak akıl yeniden bir basın konseyi oluşturulmasını istemiyor!

O zaman karar vermek lazım…

Hedefimiz ileri demokrasi, Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, ise acaba doğru yolda mıyız?

Taraf olduğumuz ve taahhüdde bulunduğumuz Kopenhag Kriterlerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, Venedik kriterlerine uygun davranıyor muyuz?

Doğuştan gelen İletişim Hürriyetimizi perdelemek bize ne kazandırabilir? Karanlık bir bulut çökmez mi o zaman hepimizin üzerine?

En azından meydanlara konan tepkilere bir kulak vermek gerekmez mi?

****

O zaman Aklı Selime de seslenmek gerek son tahlilde!

İletişim özgürlüğüne ket vurulması şüphesi dahi karanlığın esaretine girmek değil midir?

Bir sor kendine yeniden, yapabilir miydin iletişimsiz?

Hatırla Wilson’ı, Hatırla Konuşamamanın vediği ızdırabı ve hatta dilinde çıkan uçuğu!

Uyanık ol, bir kez daha sor ve de ki:

Esaret Midir Niyetiniz yoksa?

Ey bilinç, Ey sağduyu

Yetişin!


Yazar: Emrah BAYILDIRAN

Kaynak:

1-) Öğle Yemeğinden Sonra Günaydın - Av. Vedat Ahsen Coşar

2-) 01.03.2011 tarihli “İletişim Özgürlüğü” Konferans Metni

3-) Radikal #4saat Kampanyası

4-) Freedom House ile ilgili makale

5-) Tarihsel Süreç içerisinde Basın Özgürlüğü - Dr. Hilmi Bengi

6-) İnternet Özgürdür Manifestosu

7-) Yeni İnternet Yasasının Sakıncaları

😎 Basın Özgürlüğünde Türkiye Kaçıncı Sırada?

3 Responses to Esaret midir Niyetiniz? Yetişin!

  1. internetozgurdur diyor ki:

    Yazınızı internetozgurdur.com da paylaşabilir miyiz?

    İpek Aral
    Kaynağım İnsan

  2. emny diyor ki:

    Çok Teşekkür ederim. İpek Hanım. Twitter’dan da ilettiğim üzere çok memnun olurum. Saygılarımla.

    • Serhat Özcan diyor ki:

      Yazınızı çok beğendim, bu anlamlı hareketinizi canı gönülden destekliyor ve tüm platformlarda paylaşıyorum :)
      YAŞAM BİTER DESTEK ASLA
      Saygılarımla: Serhat Özcan

Bir Cevap Yazın

Follow @emrahbayildiran